19 Şubat 2016

SÖZ NE ZAMAN ETKİLİ OLUR?

Bir çok insanın daha ilk cümlesinden hatırlayacağı meşhur bir kıssa vardır. Bu kıssadan çıkardığım hisse bugünün pedagoji dünyasının hâlâ üzerinde durduğu prensipleri içeriyor. Vaktiyle yaramaz bir çocuk hastalanmış. Hekimler çocuğun bal yemesini yasaklamış. Ancak çocuk anne ve babasının: “Yeme!” demesine rağmen, bal yemekten vazgeçmemiş. Son çare olarak aile çocuğu İmam A’zam’ın huzuruna götürüp: “Bu çocuk bal yiyor, bal da ona dokunuyor. Doktorun yasaklamasına rağmen o yemeye devam ediyor.” Demişler. İmam-ı Azam söylenilenleri iyice dinledikten sonra hiçbir şey yapmadan:“Bunu şimdi götürün, 40 gün sonra tekrar getirin.” Demiş. Tam kırk gün aradan sonra tekrar gelmişler. İmâm, çocuğu karşısına almış: “Bundan sonra bal yemeyeceksin.” demiş. Çocuk kalkarken babasının elini öpüp: “Babacığım, bir daha bal yemeyeceğim.” demiş. Bu olay karşısında şakına dönen baba: “Ya İmâm! Söyleyeceğin bu kadarsa niçin bizi kırk gün beklettin?” deyince İmâm-ı Azam şöyle cevap verir: “Siz, çocuğu bana getirdiğiniz gün ben bal yemiştim. Eğer kendi yaptığım bir şeyden onu vazgeçirmeye çalışsaydım ihtimal ki sözlerim etkili olmayacak ve çocuk onu bırakmayacaktı. Vücuda giren bir madde ancak kırk gün içinde, vücuttan temizlenir.”
Halk arasında: “Dediğimi yap, gittiğim yoldan gitme!” diye bir söz vardır. Konuşmak kolay, yapmak zordur bir işi. Lafla peynir gemisi yürütmede üstün başarı gösteren halkımız bedenin sansür edilemeyen dilindeki esrarı fark edemeyecek kadar uykudadır.
Doğruyu konuşmak, her zaman sözün muhataba tesir  edeceği anlamına gelmez. Dudaktan dökülen sözcükleri, kalp ve hareketler tastiklemediği müddetçe gerçekler hedefe ulaşamaz.
Davranışlarla çelişen sözler, dinleyicinin güvenini sarsar. Güven sarsılınca da cabalar boşa gider.
Her anne-baba çocuklarının doğru sözlü olmasını arzu eder. Bunun için de sürekli nasihat eder. Halbuki hayatta, bir kez olsun anne-babasının sözleriyle davranışlardaki çelişkiyi yakalayan çocuk, bunu zihninde taşıdığı sürece, nasihatler onun nazarında anlamsız söz kalabalığı olarak kalacaktır. Dolayısıyla da sözler çocuğa etki etmez duruma gelir. Öyleyse, anne-babalar davranışlarını öyle ayarlamalı ki, çocuklar anne ve babasını evin içinde birer melek farz etsinler.
Büyüklerinde ciddiyet, vakar, hassasiyet gören çocukta topluma karşı güven duygusuyla büyür. İşte duygu ve düşüncelerin, böylesi bir yolla intikalini sağlayan anne ve babalar, en başarılı öğretmen sayılırlar.
Çocukların küçük olmasına bakılarak bir şey anlamadığı sanılmasın. Onlar, umulduğundan daha akıllı, görüldüğünden daha kurnazdır. Ayrıntılara dikkat edip özü yakalamada büyük ustalık gösterirler. Hal ve hareketlerimizi olduğu gibi zihinlerine resmederler. Onun için çocuğu eğitirken asla kendimizle çelişmemeliyiz. Hele hele acelecilik edip zamanı gelmemiş bir şeyi çocuğa vermemeliyiz.

DİĞER YAZILARIMI OKUMAK İÇİN ANA SAYFAYA GEÇİNİZ>>>
© Mehmet BÜYÜKŞAHİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzu buraya yazınız...