25 Haziran 2016

Mutlu Bir Evlilik İçin 10 Kural




Günlük yaşamda değişik problemlerle karşılaşabiliriz. Eşimize herhangi bir konuda kızabiliriz. Problemleri yatağa girmeden çözmeliyiz. Problemleri çözmek, sadece zihnen, ruhen ve fiziksel rahatlamanızı sağlamıyor aynı zamanda iki insan arasındaki samimiyetin seviyesini yükseltiyor. Yatağa küs girmek çiftler arasındaki duygusal mesafeyi genişletiyor.







Mutlu bir evlilik için eşler birbirine karşı kibar ve nazik olmalıdır. Eşimizi çağırırken isimleriyle değil, iltifat etmeyi ihmal etmemeliyiz. İsimlerin yanına “Bey, Beyefendi, Hanım, Hanımefendi, Canım, Tatlım, Aşkım” gibi sıfatlar eklemeliyiz. Bu şekilde hitap ettiğimizde karşıdakine değer vermiş, eşimizi onurlandırmış oluruz. Peygamber Efendimiz, eşi Aişe validemize “Hümeyra, Pembecik, alyanaklı” diye hitap etmiştir. Evlilik bağı nazik bir ipliğe benzer. Bu ipliği her iki taraf gevşek tutmalı, germemelidir. Çünkü her an kopabilir.



Evlilik, iki karşı cinsin yatağı paylaşması değildir. Hayatı paylaşmaktır, yükünü hafifletmektir derdine derman olmaktır, düşmeden önce tutmak, düşmüşse tutup kaldırmaktır. Böylesi bir evlilikte eşler arasındaki muhabbet pekişmektedir.

Bazı kişiler psikolojik durumu, karakteri, ekonomik şartları, arkadaşları, cinsiyeti, aile yapısı, yetişme tarzı, öğrenim durumu nedenlere bağlı olarak zaman zaman yalnız kalmayı, isteyebilir. Yalnızlık kaldıklarında duyguları durulanır, rahatlarlar. Eşler birbirini iyi anlamalı yalnız kalmalarını sağlamalıdır. Kısa süreli ayrılıklar, eşlerin birbirini özlemelerini ve hayattaki monotonluğun ortadan kalkmasını sağlayabilir. Birbirinin eksikliğini hisseden eşler birbirine daha çok bağlanır.

Eşimize güvenmiyorsak ona karşı sevgimiz ve saygımız yoktur. "Seni seviyorum ama sana güvenmiyorum." demek ne kadar inandırıcı olabilir? Aile saadetinin en önemli temel taşı karşılıklı güvendir. Eğer eşler arasındaki güven bağı kopmuşsa o evliliğin uzun sürmesi beklenemez. 

Hatasız kul olmaz. Zamanla hatalarımız olacaktır. Önemli olan hatalı tarafı suçlamak değil, hataları düzeltmek ve affetmektir.

İnsanlar, hayalleriyle yaşarlar. Bazen hayallerimiz gerçekçi olmayabilir. Hayallerimizi eşimizle istişare etmeliyiz. 

"Güzel söz yılanı deliğinden çıkarır, kötü söz insanı dinden imandan çıkarır." Herkes iltifattan hoşlanır. 



Bu konuyla ilgili Kayahan'ın bir şarkısında dediği gibi eşimize "Sen Mühimsin" diyebilmeliyiz.
Sardı yine sevgilerin 
Sardı beni yaz güneşin 
Bütün özlemler benim 
Sen mühimsin ben değil Sevgilim 

Ufak tefek yalanların 
Mühim değil olur canım 
Sen mühimsin sen benimsin 

Mahvolurum yokluğunda
Ta içimde yangını yılların 
Sırdaşım ol gel sarıl be canım 
Sen mühimsin Sen benim  










Eskiden karı koca başlarını aynı yastığa koyar öyle uyurlardı. "Bir yastıkta kocayın“ deyimi de bundan dolayı çıkmış olmalı. Zamanla bu anlayış değişti. Çiftler özelleşti, yastıklar ayrıldı "bir yastıkta kocamak“ yerine "iki ayrı yastıkta kocamayı“ tercih ettiler. Fakat aynı deyim yeni evlenen çiftlere söyleniyor. Bu deyimin anlamı şu: “Tek yastığa baş koyarak ömür boyu birlikte yaşayın ve mutlu olun!”
Eskiden evlilikler uzun sürüyordu. Eşler aynı yastıkta kocardı. Fakat devir değişti, anlayışlar farklılaştı. Yastıklardan sonra yataklar ve yorganlar da ayrıldı. Çiftler, evliliklerini 2 yastık ve 2 yatakta geçirmeye başladılar. Dolayısıyla bu ayrılık boşanmaları arttırdı. Evler de ayrıldı. 
Kısacası evli çiftler ömürlerinin sonuna kadar birbirine destek olamalı, Bütün sorunları el ele vererek çözmelidir.


1 yorum:

Yorumunuzu buraya yazınız...