13 Mart 2016

SINAV BAŞARISI ÖĞRENCİNİN Mİ? VELİNİN Mİ? OKULUN MU?

Her ana baba, çocuğuna iyi bir gelecek sağlamak için caba sarf eder.   Çocukları hayatta başarılı gören veliler, en az çocukları kadar kendileri de mutlu olurlar. Bir bakıma şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 
Çocuklarımız yaşamamızın amacını teşkil ederler. Ne yazık ki çocuklarımızın iyi yetişmesi ve geleceğinin garanti olması için ne bu tür duygu ve düşünce ne de katlanılan fedakarlıklar kendi başına yeterli değildir.
Nasıl ki bir heykeltıraş şekil vereceği ham maddeyi bütün özellikleri ile tanımak zorunda ise her anne-baba kendi çocuğunu çok iyi tanımak zorundadır.
Bu güne kadar bir çok öğrenci sınav sonuçları açıklandığı gün, anne babalarının yanlış tercihleri ya da hissi davranışları yüzünden  kaybedenlerden oldu ya da hakkettiği okulları kazanamadı. Sınavda yaptıkları tercih hatalarından dolayı aslında başarısız olan anne babalar olsa da emeklerin zayi olmasından dolayı en çok üzülenler de öğretmenler oluyor. Kalabalık ve seviye farkının dorukta olduğu sınıflarda öğrencisine en iyi eğitimi vermek için çırpınan öğretmen, anne babaların yanlış tutumları yüzünden kahroluyor.
Yıl boyunca çocuğunun etini de kemiğini de öğretmene teslim eden bir çok veli, puanların açıklanmasının ardından apar topar ortaya çıkıp tercih formunu ne çocuğa ne de öğretmene kaptırıyor. Eğer çocuk iyi bir yer kazanamaz ya da tercih hatasından dolayı hiçbir yere yerleştirilemezse  yine günah keçisi olan öğretmen ve okul oluyor. Hatta biraz daha ileri gidilip eğitim sisteminin eğrileri tartışılıyor da “Bizim neremiz doğru ki!” denilemiyor.
Daha okuma yazmaya geçmeden test çözmeye başlayan çocuklarımız, artık rüyalarında bile seçenekleri elemeye çalışıyor. Gönlümüzden geçen tercihlerin tutma ihtimali aslanın ağzından ekmek almak gibi zor. İyi bir okul tercihi, iyi bir gelecek demektir. Unutulmamalıdır ki bu gün üniversite sınavlarını kazanan çocukların çoğunluğu ya özel okullarda okuyor ya da sınavla öğrenci alan liselerde.

12 Mart 2016

ÜNİVERSİTE SINAVINDA BAŞARILI OLMAK İÇİN 15 İLKE

Yarın 173 il ve ilçe sınav merkezinde, yaklaşık 7 bin 300 binada 117 bin salonda Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) yapılacak. Sınava 2 milyon 178 bin 563 öğrenci girecek.  En az öğrenciler kadar veliler de heyecanlı. Fakat bu heyecan kaygı halini almamalı. Öğrencilerimize başarılar dilerken sınavda başarılı olabilmeleri için son bir kaç önerimiz olacak.

1- MORALİNİZ YÜKSEK OLSUN: Can sıkıcı olaylardan uzak durmaya çalışın. Sınava sevdiğiniz kişilerle birlikte gidin. Sınavdan önce eğlenceli ve komik yazılar okuyabilirsiniz. Sınava girmeden önce bolca dua edin. 

2-KURAL MAĞDURU OLMAYIN: Sınavla ilgili yapılan uyarılara ve kurallara harfiyen riayet edin. Kurallara uymadığınız için sınavınız iptal edilebilir bir önceki yıl 493 kişinin sınavı bu yüzden iptal edildi.
3-EN GEÇ SAAT 09.00’DA SINAV YERİNİZDE OLUN: Sınav saat 10.00’da başlayacak, ancak en geç saat 9.00’da ınava gireceğiniz binanın kapısında olmanız gerekiyor. Sınava girecek adayın yüzü, kimlik tespitini sağlayacak biçimde açık olmalı.
4-GEREKLİ BELGELERİ UNUTMAYIN: Sınavda istenen belgeleri akşamdan hazırlayın. Sınav salonuna 2016- YGS Sınava Giriş Belgesi ile nüfus cüzdanı ya da geçerliliği süren pasaportlar kontrol edilerek alınacaksınız.
5-KODLAMA HATASI YAPMAYIN: Sınavda ilk yapacağınız iş adını, soyadını, TC kimlik numaranı, soru kitapçığı numarasını optik forma yazıp kodlamak olmalı.
6-SORULARLA GÜREŞMEYİN: Her soru için önerilen süre 1 dakikadır. Eğer bir soruyu bir dakikada çözemediyseniz şansınızı zorlamayın hemen diğer soruya geçin.
7-SORULARIN UZUN OLMASI GÖZÜNÜZÜ KORKUTMASIN: Unutmayın ki uzun sorular genellikle kolay sorulardır. Biraz dikkatli okursanız en başarılı olduğunuz sorular bu tür sorular olacaktır.
8-SORULARDA VERİLEN GÖRSELLERİ DİKKATLİ İNCELEYİN: Bazı sorular, harita, grafik, resim ve şekil verilerek sorulur. Görselleri iyi inceleyin, ayrıntıya dikkat edin.
9-HER SORUYU MUTLAKA İNCELEYİN: Hiçbir soruya önyargıyla yaklaşmayın. Her soruyu okuyun inceleyin. Elbette ki YGS bir sıralama sınavı... Dolayısıyla zor ve kolay sorular olabilecektir. Unutmayın ki her soru sizin yapabileceğinizden daha zor değildir. Çünkü sorular işlediğiniz derslerden sorulmaktadır.
10-SORULARI ÇÖZERKEN ALTI ÇİZİLİ KELİMELERE DİKKAT EDİN: Sorularda altı çizili kelimelere ve soru köklerine dikkat edin.
11-BÜTÜN BÖLÜMLERDEN SORU YAPMAYA ÇALIŞIN: Doğru yaptığınız her sorunun alacağınız puana katkısı var. Bütün testlerden soru soru yapmaya çalışın.
12-ACELECİ DAVRANMAYIN: İşlem gerektiren soruları kafadan çözmeye çalışmayın. Mümkün olduğunca kalem kullanın.
13-EMİN OLMADIĞINIZ SORULARI BOŞ BIRAKIN: Her doğru sorunun sizi binlerce kişinin önüne geçireceğini düşünerek doğruluğundan emin olmadığınız soruyu geçin. Unutmayın ki 4 yanlış bir doğruyu götürüyor.
14-OPTİK FORMDA DEĞİŞTİRDİĞİNİZ ŞIKKI İYİ SİLİN: Optik forma işaretledikten sonra bir sorunun cevabını değiştirdiyseniz vazgeçtiğiniz şıkkı iyi silin. İyi silinmemiş şıkları optik okuyucu görür ve birden fazla şık işaretlenmiş gibi algılar ve yanlış kabul eder.
15-OPTİK FORMU İŞARETLERKEN DİKKATLİ OLUN: Doğru seçeneğin olduğu kutucuğu işaretlerken dışına taşırmamaya dikkat edin.

 

ÇOCUKLA İLETİŞİM ANLAYARAK BAŞLAR

“İletişim Nedir?” sorusuna verilebilecek bir çok cevap vardır. İletişimle ilgili 5000 civarında  tanım yapılmıştır. Bu tanımların hepsini alt alta yazsak başlı başına bir kitap olacağını söylemek herhalde abartılı olmaz. 
Çoğunlukla iletişim denince "konuşmak" aklımıza geliyor. Ne yazık ki bunu da beceremiyoruz. Çünkü bazen çocuğumuzla konuşarak iyi iletişim kurduğumuzu sanıyoruz. Mesela konuşmamız arasında “….. ama sen bir çocuksun!” demişsek kendi duygu ve düşüncemizi ortaya koymuş, çocuğu ve fikirlerini küçümsemiş oluyoruz. Çocuk bizden duyduğu her sözü bu eksen üzerinde irdeleyecektir. Unutulmamalıyız ki iletişim sadece konuşmak değildir. Çocuk, bizim ses tonumuzdan, duruşumuzdan, bakışımızdan gerekli mesajı alır.
Kısacası iletişim, anlayarak başlar. Karşımızdakini anlayabiliyorsak sağlıklı bir iletişim kuruyoruz demektir.