02 Mart 2016

KURNAZ TİLKİ OLMAKTAN DUA EDEN KAZ OLMAK DAHA İYİDİR




Bir zamanlar, bir çayırlıkta otlayan bir kaz sürüsü vardı. Bu kazlar sahipsiz olduklarına çok seviniyorlardı. Onlar buraya uzak bir adadan uçup gelmişlerdi. Çayırlıkta ottan, böcekten yiyip iyice beslelenip semizleşmişlerdi. Bu rahat yaşamdan dolayı kazlar o kadar tenbelleşmişlerdi ki, uçmayı bile unutmuşlardı. Günlerden bir gün kazların mesken tuttuğu yere bir tilki geldi. Besili kaz sürüsünü gören tilkinin ağzı sulandı. "Ah, ne kadar güzel kuşlar bunlar. Uçup gitmemişler. Bir tanesini tutup yesem tıka basa doyarım!" diye düşündü. Yavaşça sürüye yaklaştı. Onun geldiğini farkeden kazlar, kanatlarını açtılar. Uçmak istediler, ama uçamadılar. İyice ağırlaşmış olan vücutları yerden kalkmıyordu. Onların bu halini gören tilkinin sevincine diyecek yoktu.“Kendinizi boşuna yormayın. Elimden kurtuluşunuz yok. Şimdi sizi bir yiyeceğim.” dedi. Tilkinin bu sözlerini duyan kaz sürüsünün başkanı, "Haklısın.” diye söze başladı. "Görüyorsun ki uçamıyoruz. Son nefesimizi vermeden önce izin ver. Allah’a dua edelim." dedi.
Tilki, “Siz hiç merak etmeyin. Ben sizi yerken duanızı da yaparım.” diye karşılık verdi.
Kazların başkanı, “Ne olursun? Yalvarıyorum. Dua edip bittikten sonra inan ki, bizi yemeğine razı olacağız.” dedi.
Tilki, kazların çaresizliğne baktı. Güldü. içinden “Nasıl olsa bu kazlar beni aldatamaz.” diye geçirdi. “Tamam öyleyse siz duanızı edin.” dedi.
Başkan kaz tilkiye teşekkür ettikten sonra: “Biz bu dünyadan günahlarımızla ayrılmayacağız. Şimdi düzgünce sıraya geçeceğiz. Ben dua etmeye başlayacağım, herkes benim söylediğimi tekrar edecek. Duamızı yapıp bitirdikten sonra kimi istersen yersin.” dedi.
Tilki’nin keyfine diyecek yoktu. Çimlerin üstüne uzandı.
Kazlar sıraya dizildiler. Sürü başkanı yüksek sesle “gaag-gaag» demeye başladı. Ardından da tüm sürü onun söylediklerini tekrarladı. Sonra sürü başkanı “fıss” diye ses çıkardı. Tüm sürü onu yine tekrarladı. Tilki, kazların dualarının bitmesini bekliyordu, fakat kazların duası bitip tükenecek gibi değildi. Derken tilki olduğu yerde uyuklamaya başladı. Az sonra da uyuyakaldı.
Kazların sesi, uzaklardan duyuluyordu ama tilki derin uykusundan uyanamıyordu.
Yakınlardaki bir köyün köpekleri kazların sesini duyunca "acaba çayırlıkta ne var?" diye merak ettiler. Havlayarak çayırlığa geldiler.
Tilki köpeklerin sesini duyunca uyandı ve canını kurtarmak için kaçmaya başladı.
Tilkiden canlarını kurtaran kazlar, köpeklerle birlikte köye gittiler.
O günden sonra kazlar da insanlarla birlikte yaşamaya başladılar. Ama “gaag-gaag” ve “fıss” diye ses çıkarmaktan vazgeçmediler. Çünkü bu onların duasıdır. Tehlikeden böyle kurtulurlar.

Masaldan çıkarılacak dersler:

1-          Akıl akıldan üstündür.
2-          Rahatına düşkün olanlar, er ya da geç rahatını kaçıracak bir olayla karşılaşırlar.
3-          Zor durumdan kurtuluşun tek kurtuluşu Allah’a güvenmek, duaya sığınmaktır.
4-          Zalimin zulmü bitmeden Allah’ın yardımı yetişir.

Mehmet BÜYÜKŞAHİN

<<<YAZARIN DİĞER YAZILARI>>>


01 Mart 2016

YENİ ANNELERE ÖNERİLER

1- Annenin eli sürekli olarak temiz olmalıdır.
2- Kulak temizliğinde kulak çöpü kullanılmamalıdır. Sadece kulak içini pamuk yardımı ile silmek yeterli olacaktır.
3- Gözlerindeki çapaklar, ılık suyla ıslatılmış pamukla temizlenebilir.
4- Doğduğu günden itibaren bebeğin tırnakları kesilebilir.
5- Ağız özel bir temizlik gerektirmez; çünkü tükürük bezlerinin temizleyici bir etkisi vardır. Pamukçuk oluştuğunda karbonatlı su ile yıkanabilir.
6- Burun tıkanıklığında eczanelerde küçük paketlerde satılan deniz suyundan bir damla damlatmak, hem temizlik hem nem hem de burun tıkanıklığını gidermek açısından yeterli olacaktır.
7- Cilt temizliği banyo ile hayata geçirilir. Bebek bir gün duru su, bir gün şampuan ile hergün yıkanabilir. Şampuan seçerken içerisinde kozmetik katkı olmayanlar tercih edilmelidir.
8- Alt temizliği ıslak pamuk ya da su bazlı ıslak mendillerle yapılmalıdır. Kullanılan mendil veya pamuklar alkol içermemelidir.
9- Bebeğe kıyafet alınırken pamuklu ve yumuşak ürünlerden seçilmesi önemlidir. Yeni kıyafetler kullanmadan önce sıcak suyla yıkanıp ütülenmelidir.
10- Genellikle göbek bağı, doğumdan sonra 10 gün içinde düşer. Göbek bağı düşmeden önce su ile temas ettirilmemeli. Bu bölgenin kuru tutulmasına özen gösterilmelidir.
11- Bebek doğduğu günden itibaren dışarı çıkartılabilir. Ancak kalabalık ortamlarda bulunmamakta fayda vardır.
12- Yeni doğan bebekte sarılık, ateş, morarma ve nefes kesilmesi sık karşılaşılan acil bir durumdur. Vakit kaybetmeden hastaneye başvurmak gerekir.

VELİ DESTEĞİ OLMADAN OKULLAR BAŞARILI OLABİLİR Mİ?

Okulun çehresi, bulunduğu çevreyi tesir altında almadıkça gerçek bir eğitimden söz edilemez. 
Çevreye tesir etmek, ciddi etkileşimle oluşan bir manevi bağla sağlanır. Bu bağı, evrensel değerlerin millî ahlak prensipleri içerisinde yoğrulup Hak rızası için  halk istikbâlinin daha aydınlık olmasını dileyerek kurmanın çareleri aranmalıdır.
Tarihin hiçbir döneminde hiçbir doktrin, hiçbir inanç, hiçbir görüş halk desteği olmadan başarıya ulaşmış değildir. Bu yüzden halktan kopuk bir eğitim  anlayışı da başarıya ulaşamaz.
Dünyanın küçülüp hızla bir köy haline geldiği çağımızda her alanda akıl almaz gelişmeler getirmekle birlikte çığ gibi büyüyen sorunların çözüm yolları aranmaktadır. Toplum temellerini oluşturan değerler, altüst olurken okulların üzerine binen yük de gün geçtikçe ağırlaşmaktadır. Eğitim alanında yapılan araştırmalar ve incelemeler göstermiştir ki çevre, önemli ve etkili bir role sahiptir. Okullarda verilen bilgiler ne kadar mükemmel olursa olsun, çevre tarafından desteklenmediği takdirde gerçek başarıdan söz etmek mümkün değildir. Burada “çevre” kavramını biraz açacak olursak aile, akraba ve arkadaş ön plana çıkar. Çocuğun eğitiminde en önce aile rol alır. Doğasında sosyallik olan insan, yaş ve bilgi seviyesine göre doğru ya da yanlış arkadaşlar edinir. Okul öncesi dönemde kişiliğini büyük ölçüde kazanan insan, okul dönemlerinde kişiliğini pekiştirirler.
Okul-aile ilişkilerindeki uyum ve başarı, öğrencilerin eğitim başarılarına yansır. Bu nedenle aile-okul ilişkileri büyük bir özenle yürütülmelidir. Okulların, çocuklarını emanet aldıkları aileleri, çok iyi tanımaları gerekir. Çocuk, oturup kalkmasını, sevgi ve saygıyı, mülkiyet hissini, temizlik ve beslenme alışkanlığını, arkadaşlarıyla uyum içinde olmak gibi bir çok davranışı ailede öğrenir.
Unutulmamalıdır ki aile ve okul iki temel kurumdur. Öğrenciler, hayatlarının büyük bir bölümünü bu iki yaşam içerisinde geçirir. Bu nedenle aile ve okulun eğitim anlayışlarında çatışmaların olmaması, değerlerin farklılık arz etmemesi gerekir.