Bir sabah arabamla iş yerimin kapısından içeri girerken danışmadaki görevli bir kargo poşeti uzattı. Benim için bir sürprizdi. Heyecanla açtım, baktım. İçinden bir kitap çıktı. Kitabın adı: Vatansız Hayatlar... Yazarı: Mustafa Bulut...
Kitap, Altın Kalem Yayınları'ndan çıkmış. Baskı tarihi: Ocak-2015...
Olayların oldukça canlı anlatılmasının hikmeti, yazarın hikayenin geçtiği coğrafyada bulunması, halkın duygu ve düşüncelerini içine sindirmesidir.
Kitap etkileyici... Etkileyici olmasının bana bakan tarafı da var aslında... Yazar tanıdığım bir kişi... Benim öğrencilerimden biri... Kitabı elime aldığımda sanki kendi eserimmiş gibi sevindim. Arabadan inmeden kitabı inceledim. Baskı tarihi 2015 olsa da yeni yazılmış bir kitap değil.
104
sayfa ve 26 bölümden oluşan kitabın konusu 23 Şubat 1944’te Çeçenlerin Stalin tarafından
kendi yurtlarından sürgün edilişi ve sürgünden sonraki 50 yıllık dönemi
kapsıyor. Kitabın sonunda Çeçenistan ve Çeçenler hakkında kısa bir bilgi verilmiş.
Duygularımız,
bazen Sibirya’nın karlı dağlarında, bazen de Kazakistan’ın ıssız
steplerinde dolaşıyor. Yüreğimiz, sürgün sırasında yoksulluk ve
hastalıktan ölen yüz binlerce Çeçenin acılarını hissediyor. Fakat her
türlü olumsuzluğa rağmen Çeçen halkının ümidinin asla tükenmediğini
öğreniyoruz.Olayların oldukça canlı anlatılmasının hikmeti, yazarın hikayenin geçtiği coğrafyada bulunması, halkın duygu ve düşüncelerini içine sindirmesidir.
Kitap etkileyici... Etkileyici olmasının bana bakan tarafı da var aslında... Yazar tanıdığım bir kişi... Benim öğrencilerimden biri... Kitabı elime aldığımda sanki kendi eserimmiş gibi sevindim. Arabadan inmeden kitabı inceledim. Baskı tarihi 2015 olsa da yeni yazılmış bir kitap değil.
Sayfaları karıştırıken duygu ve düşüncelerimi yıllar öncesine götürdü. Sanırım 2006 yılıydı. Mustafa kitabın taslağını bana gönderdi. Öneri istedi. Kitabı baştan sona okuduktan sonra gördüm ki üslubunda tutarsızlıklar var... Ona şöyle bir öneride bulundum: "Mustafa, yazdığın her yazının çıktısını al. Her bölümü birkaç kişiye anlat. Sonra da elindeki kağıtları yırt, at. Otur, tekrar yaz!"dedim. Mustafa, bu işi göze alamadı. "Hocam, isterseniz bu işi siz yapın. Kendi adınıza yayınlattırın." dedi. Bu teklifi kabul etmedim. İyi ki etmemişim. Zaman zaman üstü küllense de insanın yazarlık ruhu ölmüyor. Şartlar olgunlaşınca yeniden filizleniyor. Mustafa'nınki de öyle olmuş. Kitaba yazdığı önsözde bunu itiraf ediyor: "Yıllar önce yazdığım bu sürgün hatıralarını maddi ve manevi sebeplerden dolayı bir türlü yayınlayamadım, yayınlattıramadım. Yıllar sonra bir filmle desteklenmesi bir defa daha küllenmiş ümitlerimin üzerinde kor oldu." diyor.
Kısacası yazarlık kolay bir iş değil.
<<<YAZARIN DİĞER YAZILARI>>>
Kısacası yazarlık kolay bir iş değil.
<<<YAZARIN DİĞER YAZILARI>>>