09 Şubat 2016

AKIL, KULLANILDIĞI YERE GÖRE DEĞER KAZANIR?

Akıl, Allah’ın insanlara verdiği en büyük nimettir ve herkese adil bir şekilde pay edilmiştir. Hiç kimse de kendine düşen paydan şikayetçi değildir. Bu ise ayrı bir hikmettir.
Bir profesör, yurtdışında araştırma yapmak üzere görevlendirilir. Bu durumda bir ay öğrencilerinden ayrı kalacaktır. Derslerin boş geçmesini içine sindiremez. Bunun için arayış içine girer ve nihayet aklına bir aylık dersini kasetlere kaydedip derslerin kasetten takip edilmesi fikri geldi. Dediğini de yaptı. Talebelerine de bir aylığına ayrılmak durumunda olduğunu ve bu süre içinde derslerin kasetçalar takip edileceğini ayrıntısıyla anlattı. Kasetleri görevli memura teslim etti.
Kasetten işlenecek ilk ders profesörün yurt dışına çıkmasından iki gün önce başlıyordu. Bunu da kasıtlı yapmıştı. Bu fikrin nasıl işlediğini kontrol etmeden yurtdışına çıkmak istemiyordu.  Dersin başlamasından birkaç dakika sonra ayaklarının ucuna basa basa sınıfın kapısına yöneldi, kapısı açık olan sınıfta bir sessizlik hakimdi. Kürsüde bir kasetçalar çalıyor, sandalyede görevli memur oturuyordu. Az daha ilerleyince öğrenci sıralarında 15 kasetçaların dersi kaydettiğini gördü. Profesör, kendi fikrinin akıllıca olduğuna inanmıştı. Bu doğruydu, ama öğrenciler bu yeni duruma daha akıllıca ve orijinal bir cevap vermişlerdi.
Akıllıdan belki yüz bin defa daha  akıllı olan kişi, başkalarının akıl ve düşüncelerine saygı gösterip değer verir. Kimi zaman bir çocuk, bazen bir çoban, belki bir mecnun bile an gelir bize akıl verebilir.
Büyüklüğüyle ün salmış bütün insanlarda başkasının aklına değer verme özelliği görürüz. Her büyüğün bir akıl hocası vardır, diye bir iddiada bulunsam her halde mübalağa etmiş sayılmam. Osman Gazi’yi, Edebali’siz; II. Murat’ı Emir Sultan’sız; Fatih’i Akşemseddin’siz düşünemeyiz. Tarihimiz bunun örnekleriyle dolu. Yavuz, Mısır seferinden dönüyordu. Hocası İbni Kemal’in atının ayağının altından sıçrayan çamur, Yavuz’un kaftanını kirletti. Hocasının çok mahcup olduğunu gören yüce padişah: “Hocam, hiç üzülmeyin! Bir alimin atının ayağından sıçrayan çamur dahi bize şeref verir. Öldüğümde bu çamurlu kaftanı sandukamın üstüne koysunlar.” dedi. Gerçekten de öldüğünde bu emri yerine getirildi. Bu da akıl hocalığının ne kadar ehemmiyetli olduğunu göstermez mi?
Aklın olduğu yerde dil susmaya mahkumdur. Aklıyla övünüp başkasının aklını beğenmeyen bir kişi ise neler kaybettiğini fark edemeyecek kadar ahmaktır ve insana aptalın öpücüğü akıllının tokadından daha çok acı verir.
Akıl, kullanıldığı yere göre değer kazanır. İnsanlığın hayrı için kullanılmayan akıl ne kadar keskin olursa olsun ne kıymeti vardır ki? 
Saatin kalitesi yelkovan ve akrebinin hızlı dönmesiyle değil doğru göstermesiyle ölçülür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzu buraya yazınız...