Kanun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kanun etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2016

NEDEN ÇALIŞACAKMIŞIM Kİ?

“İki gününü bir olan bizden değildir.”
Hadis
Kesintisiz bir çalışmanın ürünü, kıymeti de muazzam olur.
Türkçe’de herkesin bildiği “aklı kesmek” diye bir deyim vardır. Anlatıldığına göre İbni Sina’nın küçük yaşlarda aklı matematiğe pek yatmazmış. Sıcak bir günde medreseden evine dönerken çok susamış. Yol üstünde gördüğü bir kuyunun başına varmış. Kuyunun başında bulunan kovayı doldurup çekerken, kuyunun ağzına yerleştirilen mermeri ipin kestiğini fark etmiş. Beyninde şakıyan şimşek matematik dersindeki başarısızlığının sebebinin tembellik olduğunu hatırlatmış ve oracıkta kararını vermiş: “Yumuşak bir ip, sert bir mermeri kesmişse benim aklım da matematiği keser! Yeter ki sürekli ve disiplinli bir şekilde çalışayım.” demiş. Bir Latin atasözünde olduğu gibi: “Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir.”
Bugün İbni Sina’nın şöhreti ortada. Tıp ve astronomi dalında döneminin kutup isimlerinden biri... Hatta “Kanun”  adlı tıp kitabı 600 yıl Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.
Büyüklüğü insanlık tarafından kabul görmüş insanlardaki çalışma prensibini incelediğimizde hiç ölmeyeceklermiş gibi bir mizaca sahip olduğunu görüyoruz.
Kesik kesik, duraksamalı çalışmaların ürününde bile duraksamaların izleri hissedilir ya da bütünüyle güdük kalır.
Her gün yeni bir hedefle uyanmak gerekiyor. Önemli değil bugün altın aramak için yola çıkarsın, lakin talihine “gümüş” çıkar. Bu bir kayıp değildir. Yola çıkmasaydın “gümüş” de geçmeyecekti eline... Tecrübeler hep göstermiştir ki bugün gümüş bulan yarın altını bulabilir. Kısmete rıza göstermek bir nevi kanaattir ve bu çalışma şevkini arttırır.
Ruhunun ışığı sönmüş, dizininin dermanı kesilmiş bir çok insanın bir gaye uğruna çalışarak sıhhat ve rahat buldukları az görülmüş vakalardan değildir. Mevcudu kafi görüp çalışmamak ise bir çürümüşlük, kokuşmuşluk emaresidir.
Çalışan ve üreten insanlardan gelen zarar, miskin miskin bir köşede oturan, dedikodu ve gıybetle vaktini geçiren, kahvehane köşelerinde, konken masalarında hayat sermayesini bozuk para gibi harcayanlardan kesinlikle daha azdır.
Her sabah bir ceylan uyanır dağda kafasında tek bir düşünce vardır: En hızlı koşan aslandan daha hızlı koşabilmek. Yoksa aslana yem olacaktır...
Ve yine her sabah bir aslan uyanır, kafasında tek bir düşünce vardır: En yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşabilmek. Yoksa açlıktan ölecektir.
İster aslan ol ister ceylan, hiç önemi yok. Önemli olan güneş doğduğunda koşuyor olmak gerektiğini hem de bir gün öncekinden daha hızlı koşmanın lüzumunu bilmek… 
Ondan, bundan, şundan olması hiç de önemli değil, dünden hızlı mıyız? 
Asıl önemlisi bu.